19 Aralık 2011 Pazartesi

Gece

Karanlık korkusunu anlamıyorum. Hele de en güvenli yerimiz, evimiz güzel evimizde. Defalarca kilitlediğimiz kapılarımıza bile güvensiziz. Hep tetikte, hep uyanığız. Yine de korkarız karanlıktan, çünkü o belirsizdir. Kendi elimizi göremeyiz, kendi kalp atışımızı, nefesimizi duyamayız karanlıkta, korkunun sesini dinleriz yerine. En acısı da kocaman açarız gözlerimizi umutsuzca ve o güzel parlak ışıkları farkedemeyiz bile. Onlar en masumudur, en nadidesi. Çok kısa süre varolurlar, karanlığa alışınca biz yitip giderler. Belki rüyalardır, belki peri. Ne olurlarsa olsunlar, ben biliyorum, bizi korurlar. Farkedelim ya da etmeyelim ninni söyler, içimizi ısıtır, güven verirler bize. Anne, sevgili ve arkadaş olurlar. Onları tanımak için dikkatle incelemekten kaçınmak gerekir, yoksa korkar, çıplak gibi hisseder ve toz olup uçarlar. Belki de sıradan yabancılardır ve bu kadar laf sadece ben karanlığı çok sevdiğim içindir.